7 Eylül 2014 Pazar

The Wicked Garden


The Wicked Garden, Goodreads’ten birkaç tavsiye üzerine okumaya karar verdiğim bir kitaptı. Amazon puanı 5 (yazıyla beş). Daha önce benzer yollardan ulaştığım bir başka kitap olan Kan Şarkısı’na bayılmıştım. Bu da cadılı falan bir şeymiş, dedim ki işte tam benlik bir kitap. Cadılar. Ve 5 puan (yazıyla beş). Tam benlik.

İlk birkaç sayfada da her şey gerçekten süper başladı. Gelin görün ki sonrası çok umduğum gibi gitmedi. Kitabın ana teması kocasından dayak yiyen bir kadın. Dahası bunu hakettiğini düşünüyor. Tuhaf iki çocuğu filan var. Neyse bir noktada ortaya esas oğlan Eli çıktı. Başta pek bir gizemliydi, pek bir karizmatikti, yıllarca çok önemli bir sır saklamıştı vesaire. Ordan dur bakalım cadılı falan bir şey çıkacak gibi dedim ama o da sonunda saçma sapan bir kehanete mi ne bağlandı. Sonra zaten o kehanet de gerçekleşmedi. Böyle bakınca o kısmı çıkarsalar da olurmuş. Tabi o zaman da geriye 50 sayfalık falan bir metin kalır. Ondan da kitap olmaz.

Neyse bu Eli’ın anne babası nispeten ilginçti. Kızın aileden kalma kulübesi ve wicked garden denen bahçe hoştu ama onlar da çok bir sonuca varmadı. Bir sürü yerde bahsedilen woman in wool neydi, neden ondan korkuluyordu daha anlayamadan o da yokoldu. Dayakçı koca öldü hayırlısıyla, ama oralarda herhalde biraz uyuyakalmış olacağım, nasıl öldüğünü kaçırdım.

Sonuç olarak maalesef bu kitap pek beklentimi karşılamadı. Cadı teması sanki ayıp olmasın diye konmuş. Veya cadı olayları bu sıralar popüler, en azından arka kapağa filan yazalım demişler. Drama veya romance tarzında ya da daha ziyade kadın dövme üzerine bir öyküydü. Bana ilginç gelen fikirler çok kısaca geçilmiş, diğer taraftan sıkıcı bulduğum temalar ise işlenmiş de işlenmiş. Tabi zevkler tartışılmaz ama pek tavsiye edebileceğim bir kitap değil. Bitirdikten sonra kendine gelmem için Yolun Sonundaki Okyanus’u tekrar bir okumam gerekti. Düşünün işte. Serinin kalanına da devam etmem herhalde.


Büyükanne fena değildi ama!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder