15 Nisan 2013 Pazartesi

Büyük Şef - Warcraft 2 / Lord of the Clans

" Gul'dan çağırdığında geldi ruhlarını karanlığa bilerek, hatta hevesle satmış olanlar. Tıpkı Gul'dan gibi, onlar da bir zamanlar büyük, ruhani varlıklardı. Bir zamanlar doğayı ve orkların onun içindeki yerini incelemişler, kırlardaki ve ormanlardaki hayvanlardan, gökyüzündeki kuşlardan, nehirlerdeki ve okyanuslardaki balıklardan bilgi edinmişlerdi. Ve bu döngünün bir parçası olmuşlardı. ne daha fazlası, ne daha azı...
Ama artık döngünün bir parçası değildiler."
Christie Golden inanılmaz bir yazar. Vampire of the Mists elinizden bırakamadığınız, hayali bir karakter olduğunu bile bile Jander'le gözlerinizin dolduğu, gülümsediğiniz müthiş bir kitaptı. Büyük Şef'te aynı hisleri yarattı bende. Son satırları okuyana kadar elimden bırakamadım. Keşke daha uzun yazsaydı, keşke daha çok anlatsaydı dedim okurken. Thrall'ün hikayesiyle tüylerim diken diken oldu, içim acıdı, gözlerim doldu, uğradığı haksızlıklara deli gibi sinirlendim, kim olduğunu öğrenince ya da halkı tarafından kabul edilince çok mutlu oldum. Karşımda gelişti sanki olaylar ben bir köşede oturmuş izliyordum her şeyi. 

Warcraft kitapları çok uzun bir süredir okunmayı bekliyorlardı. Ancak oyunu oynarken kitapları okuyacak fırsatı bulamadım hiç. Burada yazdıklarım çok tarafsız olmayacak üzgünüm. Thrall, Son of Durotan ve Sylvanas Windrunner en sevdiğim Warcraft karakterleri, hatta Thrall yerini Garrosh Hellscream'e bıraktığı zaman çok bozulmuştum. Hala Thrall'ün koltuğunda onu görünce sinirleniyorum. Köle, gladyatör, Drek'Thar'dan sonra kabul edilen ilk şaman, büyük savaş şefi ve klanların lordu, Frostwolf kabilesinin reisi Durotan oğlu Thrall. Karanlık ormanda ailesi katledilen minik ork vahşi hayvanlara yem olarak kaderine terk edilir. Tesadüfen onu bulan zalim Blackmoore tarafından yetiştirilir. Adı köle anlamına gelen Thrall olur. Taretha ile arkadaş olur, merhameti ve sevgiyi öğrenir ve ne yazık ki gözyaşını. Gladyatör olur, hor görülür, küçük bir hücrede büyür, okuma yazma öğrenir, sanata ilgi duyar, insanların dilini öğrenir ama halkının dilini bilmez. Ardından ailesini ve halkını aramaya gider. 
Çok Pis Spoiler:
Taretha'nın başına gelenler çok üzücüydü. Thrall'ün ona karşı hislerini Christie Golden öyle bir anlatmış ki. Blackmoore'dan zaten kitabın başında da hoşlanmıyordum sonuçta Thrall'e yaptıkları korkunçtu ama Taretha'ya yaptıklarını okumak gerçekten tüylerimi diken diken etti. En son zavallı kızın başını Thrall'ün önüne attığında göz yaşlarıma engel olamadım.

Hikayeyle ilgili daha fazla şey söylemeye gerek yok sanırım. Çok sevdiğim ve bir kaç kez daha sıkılmadan okuyacağım bir kitaptı. Okuyun okuyun okuyun :)
FOR THE HORDE

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder