17 Mart 2013 Pazar

Yokyer / Neverwhere

Neil Gaiman inanılmaz bir yazar. Okuduğum her öyküsünde başka yerlere sürüklüyor beni. 1602 ile Sandman'i yazan aynı adam. Ya da düşünsenize Coraline'i de Neil Gaiman yazdı Sturdust'ı da. Çağımızın en büyük yazarlarından biri sevimli dahi ya da sevimli deli. 'Bin Kedinin Düşü' öyküsünü okuduğumdan beri sevgili oğluşuma her baktığımda "acaba" diyorum. 'Bir Yaz Gecesi Rüyası' her aklıma geldiğinde tüylerim diken diken oluyor. Tabi kabul etmem gerekiyor, Neil Gaiman öyküleri herkese hitap etmiyor. Neil Gaiman'ı ya çok seviyorsunuz ya da nefret ediyorsunuz. 
Bu arada asıl söylemek istediğim başka bir şey var. Sandman'in ilk cildini o zamanlar Türkçe baskısı tükendiği için orijinalinden okumuştum. Elimde Türkçe olan Neil Gaiman kitapları bitince bir daha çeviri okumayı düşünmüyorum. Bu çeviri ile ilgili değil aslında, Neil Gaiman'ın yazdıklarını yazdığı gibi okumalıyım düşüncemden kaynaklanıyor. Denerseniz farkı göreceksiniz :) 
Gelelim Yokyer'e...
Richard Mayhew sevimli, iyi yürekli, kendi halinde bir adam. Güzel bir nişanlısı, iyi bir işi, sıradan ama düzgün bir hayatı var. Bir akşam nişanlısı Jessica ile yürürken yolda yaralı bir kız görüyor ve ona yardım ediyor. Bu noktadan sonra tüm hayatı değişiyor. 
Yokyer, karanlık bir hikaye, size hayatınızı sorgulatan bir hikaye. Karakterler öyle yaratılmış ki her an karşımda Door'u ya da Carabas'ı görecekmişim gibi hissettim okurken. Richard'ı sevdim mi bilmiyorum ama Mr. Croup ve Mr. Vandemar'a bayıldım :) Aşağı Londra'yı kesinlikle daha çok sevdim. Metro istasyonlarının isimlerinin açıklaması, Melek Islington hepsi farklı ve nefisti. Ancak Hunter (Avcı) ile ilgili ne hissettiğimden tam olarak emin değilim :) 
ÇOK PİS SPOİLER:
Açıkçası Richard en sonunda herşeye rağmen Yukarı Londra'ya dönmek isteyince çok bozuldum. Hele Jessica ile barışsa herhalde saçlarımı yolardım :) Neyseki sonunda doğruyu anladı:)

Okuyun, okuyun, okuyun... Neil Gaiman ne yazarsa okunmalı.





Genç ve iyi kalpli Richard Mayhew'un sıradan hayatı, bir kaldırımda karşısına çıkan yaralı genç kızın hayatını kurtarmasıyla sonsuza dek değişir. Bu iyilik Richard'ı var olduğunu hayal bile etmediği bir dünyayla –şehrin altındaki terk edilmiş Metro istasyonları ve kanalizasyonlarda gelişmiş karanlık bir yaşamla– tanıştırır. O artık, yarıklardan düşen insanların yaşadığı Aşağıtaraf'ın bir parçasıdır... ve eğer bildiği dünyaya dönmek istiyorsa, gölgelerin ve karanlığın, canavarların ve azizlerin, katillerin ve meleklerin şehrinde yaşamayı öğrenmek zorundadır...

Gaiman, basitçe söylemek gerekirse, hikâyelerin hazine evi gibi ve biz de ona sahip olduğumuz için şanslıyız...
Stephen King

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder