16 Şubat 2013 Cumartesi

11/22/63

O / IT kitabını okuduğum zamandan beri palyaçolardan çok korkuyorum. Kocamdan başka hiç kimse de bir anlam veremiyor buna. Kardeşim " Palyaçolar da insan yaptığın çok ayıp." dedi daha bir kaç ay önce. Düğün organizatörü palyaço istemediğim için deli muamelesi yaptı bana ve sonuç palyaçolar vardı ama benden uzakta takılıyorlardı. Bu kadarla kalsa iyi birde lavabo giderleri var ki o konuya hiç girmemeyi tercih ediyorum. Bu kitabı ilk olarak kocacık okudu ve çok sevdi. "O" göndermeleri olduğu için uzak durmak istiyordum kitaptan. Zaten Stephen King'in bence en müthiş eseri Kara Kule serisi. 22/11/63 ne yazık ki Dark Tower gibi değil, ne var ki klasik Stephen King tarzına da benzemiyor. Zamanda yolculuk üzerine kurulu kitap ama bilim kurgu havasında da değil, daha mystery tarzında sanırım. Jake Epping adında bir öğretmen geçmişe gidiyor ve JFK suikastını önlemeye çalışıyor. Çoğu Stephen King hikayesinde olduğu gibi yine Maine de başlıyor olaylar. Kitapta öyle bir atmosfer yaratılmış ki kendinizi orada hissediyorsunuz. Dans etmek istiyorsunuz, sigara dumanı etrafınızı sarıyor. Sarı kartlı adamı görüyorsunuz karşınızda, Sadie'nin koltuğunun kumaşını hissedebiliyorsunuz. Çok severek okudum 22/11/63' ü. Aslında okur gibi değilde bir köşede oturup hikayeyi izliyor gibisiniz. Marina Oswald için çok üzülüyorsunuz. Sadie Dunhill yerine koymak bile istemezsiniz kendinizi. Harry Dunning'in hikayesi her gidişte farklı farklı acıtıyor içinizi. Jodie kasabasında yaşıyor, Dallas'ın sokaklarında geziyor, köhne apartman dairesinin kokusunu soluyorsunuz okurken. Kitabı okuma süreci çok zevkliydi, hem elimden bırakmak istemedim hem de bitecek diye korkuyordum. Sonuna gelirsek hayal ettiğim, beklediğim gibi bitmedi. Yalnız bütün Stephen King kitaplarının sonunda aynısını hissediyorum, macera süper, son ise eh işte. Yani final tam olarak Stephen King tarzıydı :) Kara Kule'nin sonunda da dediğimiz gibi önemli olan beraberce yapılan yolculuk, yolun sonu değil :) Okuduğum için  mutlu olduğum bir hikayeydi, çok severek, hissederek okudum. Stephen King severler zaten kaçırmayacaktır, ama tarzından hoşlanmayanların da çok seveceğine inanıyorum.Okuyun, okutun :)

Stephen King
Altın Kitaplar
22 Kasım 1963te, Dallas'ta üç el silah sesi duyuldu, Başkan Kennedy öldü ve dünya tarihi değişti. Peki, bütün bunları değiştirme şansınız olsaydı? Kendi kuşağının sosyal, kültürel ve politik meselelerini sindirmiş bir yazar olan Stephen King, bu mükemmel kurgulanmış gövde gösterisinde okuyucuları geçmişe uzanan inanılmaz bir yolculuğa çıkarıyor. 

Her şey Maine'deki Lisbon Falls kasabasında yaşayan ve fazladan iki kuruş kazanmak için sınavlara hazırlık derslerine giren 35 yaşındaki İngilizce öğretmeni Jake Epping ile başlıyor. Öğrencilerinden kompozisyon ödevi olarak hayatlarını değiştiren bir olayı yazmalarını isteyen Epping, nefesini kesen bir ödevle karşılaşıyor: Harry Dunning'in babasının elli yıl önce eline çekici alıp ailesini katlettiği gecenin tüyler ürpertici hikâyesi. O kompozisyonu okuduğu an, Jake için bir dönüm noktası. Tıpkı 1963 ün ABD tarihi için bir dönüm noktası olması gibi… Kısa süre sonra kasabadaki lokantanın sahibi ve Jake'in arkadaşı olan Al, ona bir sır veriyor: Deposu, aslında geçmişe, 1958deki belirli bir güne açılan bir geçit. Ve Al, Jake'ten saplantı haline getirdiği görevi devralmasını, Kennedy suikastını engellemesini istiyor. Böylece Jake, George Amberson olarak Ike, JFK ve Elvisin, büyük Amerikan arabalarının ve fiyonklu çorapların dünyasında, herkesin her yerde sigara içtiği bir Amerikada yeni bir hayata başlıyor. Mainedeki Dunning ailesinin yaşadığı boğucu Derry şehrinden, Jakein hayatının aşkıyla karşılaştığı Teksas'taki sevgi dolu Jodie kasabasına, Lee Harvey Oswald'a ve Dallasa uzanan bu romanda; geçmiş, geçmiş olmaktan çıkıp gerilim ve heyecan dozu yüksek bir maceraya dönüşüyor. 

Zamanda yolculuk hiç bu kadar inandırıcı ve bu kadar ürkütücü olmamıştı!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder