17 Eylül 2016 Cumartesi

Büyücü


Evden uzun süre uzak kalacağım zaman kitap seçmek başlı başına bir problem oluyor. O an aklıma eseni valize atıyorum kendimden çok emin bir şekilde ama iki gün sonra yanımda gelen kitaplara elim gitmediğinde ciddi bir kriz yaşanıyor. Hele şu an olduğu gibi herhangi bir kitapçının bulunmadığı ve kargocuların uğramadığı bir yerdeysem felaket. Kindle sorunları bir yere kadar çözebiliyor. 
Bu sabah Amelie Nothomb'un Kara Sohbet'i bitince kara kara ne okusam diye düşünmeye başladım. Valizden çıkan dokuz kitabın arasında Büyücü çarptı gözüme. 
Yiğit Okur uzun süredir okumak istediğim ancak nereden başlasam kararsız olduğum için elimin bir türlü gitmediği yazarlardan. Bunca yıl neden beklemişim, neyi beklemişim anlamak imkansız. İlk önce yazarın diğer kitaplarını sipariş ettim şimdi de ben ettim siz etmeyin diye hemen yazmaya başladım. 
Son zamanlarda kitap alırken kesinlikle arka kapak okumamak gibi bir huy edindim. Yaşlandıkça tuhaflaştığımın göstergesi olan bu çok anlamlı davranışım sonucu yeni kitap seçerken ya tavsiyeleri dinliyorum ya da hislerime güvenmem gerekiyor. Büyücü ikinci kategori ile kitaplığa yerleşenlerden. Tabi ki ismi ile etkiledi beni. Haliyle konusu hakkında hiç bir fikrim olmadan okumaya başladım. Tüm gün elimden bırakamadan da bitiverdi. 
Hikaye tanıdık, karakterler şahane, yazarın dili inanılmaz. 
Eğer hiç Yiğit Okur okumadıysanız mutlaka bir şans verin. Yiğit Okur ile tanıştıysanız Büyücü zaten listenizdedir.
Şimdi sıra Kirpinin Zarafeti'nde :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder