2 Haziran 2015 Salı

Kısa kısa...



Bugün uzunca bir aradan sonra ilk defa yazıyorum. Bu aranın sebebi vakitsizlikten ziyade içimden gelmemesi oldu. Değiştiremeyeceğim insanlar ve olaylar için üzülmeyeceğime dair kendime verdiğim söze rağmen son zamanlarda görüp duyup yaşadığım kimi olaylar yazma isteğimi biraz kırdı. Bir nevi içime kapandım.
Konu okuma tabi başta. Maalesef okumak gibi kişisel bir şey bile bazen etrafınızdaki insanlar tarafından yargılanma malzemesi olabiliyor. "Kitap delisi", "Ya çocuk, ya kitap", "O kitap çerez, şunu oku", "Bunca kitaba vereceğin parayla..." vs. Sonuçta ben kendim için okuyorum. Aklıma eseni okuyorum. Başkasının belki aylık Digiturk masrafını kitaba harcıyorum çünkü televizyon seyretmiyorum. Çocuğum yok, o yüzden herhalde daha çok boş vaktim oluyordur, o vakitlerde de kitap okuyorum. Yeri geliyor sabun köpüğü gibi kitapları seviyorum, yeri geliyor anlayabildiğim kadarıyla daha ağır şeylere girişiyorum. Sonuçta ben böyleyim, bunu istiyorum.

Mesele burada da kalmıyor. Evine koyduğun koltuktan et yememene, kapına gelen kargodan üstüne başına giydiğin kıyafete kadar yargılama devam ediyor. Konunun ciddi ya da sıradan olması önemsiz. Görünüşe göre kendinden farklı herhangi bir şeye tahammül etmek bizim için oldukça zor. Bu boğucu düzenden bazen kaçış olabilen internette bile yeri geliyor aynı müdahalelere maruz kalıyorsunuz. "Fantastik zaman kaybıdır.", "O kitabın dili sana ağır gelebilir yalnız." vesaire. Oldu canım. 
Neyse.  O yüzden son zamanlarda pek bir şey yazasım gelmemişti. Ama hayat devam ediyor. Nefes alıp verdikçe. Ben de Mayıs boyunca sevdiğim sevmediğim bir yığın şey okudum. Ve sizle paylaşayım dedim. İşte kısaca fikirlerim:

Unutma Dersleri - Nermin Yıldırım
Nermin Yıldırım bu ay ilk kez okuduğum yazarlardan biri. "Unutma Dersleri" eğlenceli ve merak uyandırıcı bir şekilde başladı ve geneli itibariyle zevkli ve sürükleyici bir okumaydı. Bence en zayıf yönü yer yer fazlaca avamlaşan diliydi. Onun dışında sevdim diyebilirim.

Ceza Sömürgesi - Franz Kafka 
Tüylerimi diken diken eden acımasız bir öyküydü. Anlatılanlar gözümde canlanmasın diye uğraştım resmen. Kısa ama çarpıcı bir kitaptı.

Büyünün rengi - Terry Pratchett 
"Diskdünya" merak ettiğim bir seriydi. İlk kitap olan "Büyünün Rengi"nin tekrar basımını fırsat bilip giriştim. Bolca tebessümlü bir hikayeydi. Ancak biraz alışma gerektiren bir dünya gibi görünüyor. Birkaç kitap sonra daha net bir fikre sahip olurum diye tahmin ediyorum.

Rüzgar Gibi Geçti - Margaret Mitchell
Herhalde hayatımın kitabıdır. Zaten birkaç senede bir tekrar okurum. Bana kalırsa yazılmış en güzel hikaye. Ve en müthiş karakterler. Rhett ve Scarlett. Fazla söze gerek yok.

Kör Baykuş - Sadık Hidayet 
Çarpıcı, ürkütücü ve okurken insanı zorlayan bir hikaye. Gece okumaya başladığım kitabı içim dayanmadığı için gün ışığında bitirmem gerekti. Rahatsız edici ve ürpertici bir hikayeydi. Gündüz okumanızı tavsiye ederim.

Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku - İlhami Algör
Tadı damağımda kaldı resmen. Kısa ama sıcacık bir kitaptı. Filmi henüz izlemedim. İlhami Algör’ün diğer kitabını kitaplığa ekledim. İlk fırsatta okumayı düşünüyorum.

Jane Austen Kitap Kulübü - Karen Joy Fowler
Sevimli, eğlenceli ve yaramaz bir kitap olduğuna inanarak okumaya başladım. Fakat pek beklediğim gibi çıkmadı. Hikaye biraz tutarsız geldi, karakterler de sinir bozucuydu. Çok tavsiye edemeyeceğim.

Poyraza Çare - Daniel Glattauer 
Elime adıktan sonra göz açıp kapayana kadar boğazımda bir düğümle bitirdiğim ve etkisini birkaç gün atlatamadığım müthiş bir kitap. Sevdiğim herkesin eline tutuşturup zorla okutmak istediğim türden. Sadece e-mail yazışmalarıyla anlatılan inanılmaz bir hikaye. Muhakkak şans verin isterim. Devamını da (Every Seventh Wave) İngilizcesinden okudum. İlki kadar iyiydi. Onun da Türkçe'ye çevrilmesi dileğiyle.

Rosshalde - Herman Hesse
Beni Herman Hesse ile tanıştıran kitap. Sevgi ve ilgiye muhtaç bir ufacık çocuğun hissettikleri çok etkileyici biçimde anlatan bir hikayeydi. Sadece sanatını umursayan bir ressam, mutsuz ve çaresiz karısı ve yıkık dökük hayatları. Karakterler çok gerçek ve ikna ediciydi. Çok beğendiğim bir kitap oldu.

Gelecek Sefere - Marc Levy
Marc Levy büyülü ve insanı esir alan anlatımıyla en sevdiğim yazarlardan biri. "Gelecek Sefere" başka bir yazarın yazdığı bir hikaye olsa belki sevebilirdim. Ama bir Marc Levy kitabı olarak diğerlerinin gerisinde kaldı maalesef benim için. Yazarla tanışmadıysanız bu kitaptan başlamayın derim.

Kuyucaklı Yusuf - Sabahattin Ali
Sabahattin Ali geç tanıştığım ama sevdiğim ve arayı kapatmak istediğim yazarlardan. Her okuduğum kitabı kendine has güzel bir etki bırakıyor üzerimde. Kuyucaklı Yusuf da aynı şekildeydi.

Konstantiniyye Oteli - Zülfü Livaneli
Düşündürücü bir hikayeydi. Ölüm ve uyku temasını işleyen. Maalesef kağıt kalitesinin kötülüğü benim için kitabın önüne geçti.

İnce Memed - Yaşar Kemal
Henüz sadece ilk cildini okudum. Başarısı yadsınamaz bir kitap. Devamını da getireceğim.

Sırça Fanus - Sylvia Plath
Yazarın hüzünlü hayat hikayesiyle beraber düşünüldüğünde etkileyici olsa da çok beğendiğim bir kitap değildi. Bitince sevindim desem abartmış olmam.

2 yorum:

  1. Ne desem bilemedim. Toplumumuzun kendi yapamadıkları konusunda kendini yargıç ilan edip hüküm vermesi malum kaçınılmaz. O yüzden boş vermişlik bazen iyidir. Bazılarının işine gelmese de.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bos vermislikle geciyor zamanimiz artik Reyom☺️ Biraz dolmustum, yazdim rahatladim.🙈😘

      Sil