29 Haziran 2014 Pazar

Silo / Wool

                       Yalanlardan sağ çıkarsanız, bir de gerçekleri deneyin.



Bizim evde sıradan bir günde, yeni bitirdiğim kitap elimde Emre'nin etrafında dolanırım, bunu oku mutlaka, bak çok iyi ,tam senlik gibi kelime gruplarıyla onu kandırmaya çalışırım. Genelde işe yaramaz, bazen de beni susturabilmek için tamam der ama okumaz.
Bir gün kendi halimde Elf Yıldızı'nı okurken şöyle bir ses geldi kulağıma, "Ben bitirir bitirmez bunu okuman lazım".  Daha okuyacak 5 kitabım vardı ve her elime aldığım kitapta "Silo'yu okusana artık" diye söylenen bir koca vardı. 
Peki bu hikaye nasıl başladı?  Wool serisi uzun süredir gözüme çarpıyordu, çevrilmesini mi beklesem orijinali mi alsam derken, Silo basıldı. Bende Fallout delisi koca için sipariş verdim. Post apocalyptic era bizde onun olayı. Ben Fallout New Vegas'ı ps3 te oynama kararımla onu çıldırtıyorum sadece. Ne yazık ki o haklı ps3 versiyonu fena pc de oynamak lazım. Yeni hazırladıkları comics için yaptığım pazarlıklar da işe yaramadı o da post apokalipt olacak, oysa iyi bir fantastik istemiştim. Birde zombi apokalipsi tutkusu var ki evlerden dışarı, zorla The Walking Dead izliyorum :) Yine konuyu dağıttım, sonuçta okumaya başladı kitabı. Hiç alışık olmadığım şeyleri duymaya da o zaman başladım işte. 
"Ee bu adam tüm kitabı ilk 30 sayfada anlatmış devamı n'olcak ki" 
"Ayarsız enerji"
"yok artık"
"yok artık hahaha"
"Mutlaka okuman lazım bunu"
"yok artık"....



Ölüm Kapısı serisini bitirir bitirmez Silo'yu okumaya başladım. Silo, keşke ben yazmış olsaydım bunu diye düşündüren kitaplardan. Yazara, anlatımına, hayal gücüne hayran olmamak mümkün değil. Bu kadar bayılarak okuduğum, son dönemlerde yazılmış kitaplar sadece Patrick Rothfuss'un Rüzgarın Adı ve Bilge Adamın Korkusu'ydu. İşte Silo da o kadar güzeldi. Tabi hızına yetişmek biraz zor oldu:)
Silo'daki havayı soluyorsunuz resmen okurken, anlatılan her şeyi hissedebiliyorsunuz, görüyorsunuz.
Kitabı elime aldıktan sonra bırakamadım bir daha, sürekli yok artık ve acaba şimdi ne olacak diye diye bir baktım kitap bitivermiş. Devamı için sabırsızlanıyorum. 
Monokl Edebiyat'tan okuduğum ilk kitap Silo. Çeviri harikaydı, basım hatası yoktu. Klasikleşecek olan tavsiyem, arka kapağı kitaptan önce okumayın lütfen. Şimdi asıl soru bende Emre gibi devamını orijinalinden mi okuyacağım yoksa çeviriyi mi bekleyeceğim? Kitapla ilgili spoiler olmaması için konudan ve karakterlerden bahsetmiyorum. Kitapla ilgili harika bir yazı için Kayıp Rıhtım sizi bekler ya da editörün kaleminden Silo. Ayrıca Açlık Oyunları ile Silo'nun karşılaştırılmasını onaylamıyorum ve desteklemiyorum. Silo kaçırılmaması gereken bir kitap. Hadi ne duruyorsunuz okuyun hemen...

Çok Fena Spoiler:
Herhalde en büyük şoku başkan ölünce yaşadım. Daha kitabın başı ya beklemiyor insan. Hadi Holston'ı kabullendim diyelim de Başkan küt diye gitti. Zamanla alışsam da son sayfaya kadar kesin Juliette de ölecek diye bekledim :) Lukas tartışmalı bir karakter bana göre. Bernard ve inanmışlığı çok iyiydi, Solo'ya çok üzüldüm. Bu satırları yazarken bile keşke öbür siloda bırakmasalardı onu diye düşünüyorum. Kendimi öyle kaptırmışım ki bir an suyun altında nefes alamadığımı hissettim bende.

                          Diri diri gömüldüler,
                          Ama ölmediler,
                          Bazılarına yetmedi bağışlanan hayatları, 
                          Çünkü yalanlarla kaplı bir hayatı yaşamaktansa,
                          Gerçekler uğruna ölmeyi seçtiler.

Yine Fena Spoiler:
Kitaptaki en çarpıcı noktalardan biri bana göre haberleşmenin engellenmeye çalışılmasıydı. Mesajlar çok pahalı, yüzlerce katı taşıyıcılar inecek ve mesaj ulaşacak. İletişimin önü kesilecek, düşünmek, sorgulamak ve konuşmak yasak. Lukas'ın ipini Bernard "Dışarı çıkmak istiyorum" dedirterek çekmişti. Tüm hayatını siloda geçiren insanları düşününce ürperiyorum. En ilginç ayrıntı da her çıkanın ilk olarak temizlik yapmasıydı. Neden, idam cezası onlara verilen ve hala geride kalan tipler dışarıyı daha net görebilsin diye uğraşıyorlar.

3 yorum:

  1. Her satırına can-ı gönülden katılıyorum. Özellikle de kıskanma konusuna :) "Bu kitabı keşke ben yazsaydım!" cümlesini kaç defa kurduğumu unutmuş bulunuyorum. Ayrıca Howey'nin her şeyi açıkladıktan sonra bile okuyucunun ilgisini sürekli ayakta tutma başarısını, o merak duygusunu kitabın sonuna kadar götürebilmesini çok takdir ettim. Spoiler için de benzer düşünceler içerisindeyiz :)

    Bir de güzel bir haber... ikinci kitap çeviri aşamasında. Umarım bu yıl içerisinde raflarda görebiliriz.

    Son olarak, eşiniz Emre Bey'e bir başka sıkı Fallout hayranından selamlar, sevgiler!

    YanıtlaSil
  2. Süper çeviriyi birz bekleyebilirim öyleyse :) Bence onların sonu gelmeyen frp partilerine katılmalısınız:)

    YanıtlaSil
  3. bu şeker mi şeker bloga bayılıyorum :)

    YanıtlaSil