23 Haziran 2014 Pazartesi

Ateş Denizi / Fire sea





Abarrach üçüncü durağı Haplo ve köpeğin. Taş alemi... 
Serinin en karanlık hikayesini anlatıyor sanırım Ateş Denizi. 
Alfred için, çaresizliği için üzülmemek elde değil. Onun çaresizliği, hüsranı... Baltazar ve Prens Edmund ile tanışıyoruz Taş aleminde. Donmaya başlayan dünyalarında hayatta kalmaya çalışan, halklarını korumaya çalışan sartanlar. 
Haplo ile Alfred'in zorunlu yol arkadaşlığı... 
Ve Necropolis Hükümdarı Kleitus elbette... Necropolis halkı kehanetin gerçekleşmesini bekliyor. Haplo ise inandıklarını sorgulamaya başlıyor.
Spoiler:
Zavallı Alfred tam halkını buldu diye sevinirken, hayatına lazarlar, ölü çağırıcılar girdi. Ölüm kapısında Haplo ile birbirlerinin anılarına gittiklerinde ister istemez aralarında oluşan bağ birbirlerini daha iyi anlamalarını sağladı. Lanetliler odasında buldukları gerçek herkesin nasıl da hayatını değiştirdi. Jonathan herhalde en çok üzüldüğüm karakter serideki. Gördü, anladı ve feda etti kendini. Lanetliler odasının bulunması da içeride yaşananlar da çok etkileyiciydi. Prens Edmund ve çabaları da öyle. Haplo sonunda lordunu sorgulamaya başladı ve Abarrach daki gerçeği saklama kararı verdi. ölüler ordusu ne kadar parlak bir fikir olsa da lordunun elinde ne kadar korkunç olabileceğini gördü. Zaten Xar'ın müthiş bir lider olduğuna inanmak zor. Eskiden öyleymişse bile hırs ve nefret onu kör etmiş gibi görünüyor.


2 yorum:

  1. Elf Yıldızı'nın yapamadığını yapıp bana seriyi bıraktıran kitap bu oldu maalesef. Bir öncekinin aksine oldukça karamsar ve kasvetli yapısı tabiri caizse beni resmen boğdu.

    YanıtlaSil
  2. Ateş Denizi hem karamsar hem de iç karartıcıydı ama devamı müthiş :)

    YanıtlaSil