Nedense ilk kez okuyacağım bir yazarın kitabını alırken en az iki tane almam gerekiyor. Öyle "yazarla yeni tanıştım bir okuyayım belki sevmem" falan yok. O herkesin sevdiği popüler kitabı ve bir tane pek bahsedilmeyen kitabı olacak. Sonra okuma zamanı geldiğinde illa ki o diğer kitabı okuyacağım ilk olarak.
İşte Muriel Barbery ile de böyle tanıştım. "Mutlaka okumalısın, tam sana göre" denilen Kirpinin Zarafeti yerine Gurmenin Son Yemeği'ni okudum ve pek beğendim. Hatta o kadar sevdim ki yazar hemen kötü gün kitapları listeme eklendi. Mesela şu an olduğu gibi evden kilometrelerce uzakta, sıkıntıdan öleceğim kesin bir yere giderken valize atıverilen kitaplardan.
Bu gezintinin dokuz valiz kitabından biri böylece Kirpinin Zarafeti oldu. Tabi evdeki hesap her zaman tutmuyor.
Kirpinin Zarafeti elbette güzeldi, keyifle okudum. İlginç bir apartmanın renkli sakinlerinin hikayesi iki karakter tarafından anlatılıyor. Küçük bir kız ve orta yaşlı bir kadın. Farklı karakterler, şahane kitap göndermeleri var. Ama gönül rahatlığıyla tavsiye edebileceğim kitaplar listesine girer mi tartışmalı. Gurmenin Son Yemeği gibi bir çırpıda okuyamadım. Beklediğim kadar etkileyici değildi, içime sinmedi bir türlü.
Neyse ki tuhaf alışkanlıklarım var da ilk Kirpinin Zarafeti'ni okumamışım yoksa Gurmenin Son Yemeği'nden mahrum kalacaktım.
Kitaptan pek sevdiğim bir alıntıyı da iliştirivereyim şuraya… Keyifli okumalar...
"İşin kolayı hep bulunur. Gerçi ben bu yolu seçmekten hep tiksinmişimdir. Benim çocuğum yok, televizyon seyretmem, Tanrı'ya inanmam... İnsanlar hayatlarının daha kolay olması için bu patikaları seçerler. Çocuklar, kişinin kendisiyle yüzleşme acılı görevini ertelemesine yardım eder, torunlar da bunu sürdürür. Televizyon, boş hayatlarımızın hiçliğinden yola çıkarak projeler inşa etmek gibi bitkin düşürücü bir zorunluluktan bizi uzaklaştırır; gözleri aldatarak, ruhu anlamın büyük işinden kurtarır. Tanrı ise, memeli soyumuzdan gelen kaygılarımızı yatıştırır, zevklerimizin günün birinde son bulacağı yönündeki dayanılmaz kesinliğe dayanma gücü verir. Dolayısıyla, ne gelecek ne soy sop varken, saçmalığın kozmik bilincini sersemleştirecek piksellerim yokken, sonun kesinliği ve boşluğun öngörüsü içindeyken, kolaycılık yolunu seçmediğimi sanırım söyleyebilirim."
Bende de şöyle oluyor: Çok övülmüş kitaplarda beklentim tavana çıkıyor ve her satırda bir sürpriz, olağanüstülük filan bekliyorum. Olmayınca da hayal kırıklığına uğruyorum.
YanıtlaSilBenim de listemde, bakalım ne zaman denk gelecek..
Elinize sağlık. Takipteyim